Haber Detayı
Filistinli Kardeşlerimiz Yalnız Değil...
HABER TARİHİ: 24 Aralık 2023 | 441 Kişi okuduMerhabalar Efendim,
İçinde bulunduğumuz ve maalesef bir soykırıma şahit olduğumuz şu günlerde Vakfımızın Yönetim Kurulu üyelerinden Dr. M. Sinan Yardım'ın, aynı zamanda mensubu olduğu Sarayburnu Fatihleri yüzme camiası adına hazırlamış olduğu basın bültenini sizlerle paylaşıyoruz.
SARAYBURNU FATİHLERİ GAZZE KONULU
BASIN AÇIKLAMASI - 24/12/2023
Allah’ın selamı üzerinize olsun! Günaydın ola! İnsanlığa selam olsun! Türkiye’ye selam olsun! Yüzme camiasına selam olsun! Gazze’ye selam olsun! Gazzelilere selam olsun! Gazze için yananlara, ağlayanlara selam olsun!
Bugün burada Sarayburnu Fatihleri açık su yüzücüleri olarak, Gazze’deki zulme karşı tepkimizi ve duruşumuzu göstermek için toplanmış bulunuyoruz.
7 Ekim’den bugüne dünya eski dünya değil. 7 Ekim’de adeta dünya ile hayatî bağları kesilmiş, 45 kilometre karelik daracık bir alana, bir toplama kampı hayatına mahkûm edilmiş ve köseye sıkıştırılmış, kendi öz toprakları tüm uluslararası kararlara rağmen kanun tanımaz İsrail’in yeni yerleşimcileriyle işgaline maruz kalmış, nefes alamaz hale getirilmiş Gazzeliler, Hamas vasıtasıyla çaresizce adeta patladılar, kendilerine bir teneffüs koridoru açmak, son bir gayretle dünyaya seslerini duyurmak istediler.
Gazze meselesinin tarihî, siyasî, insanî, güncel çeşitli cepheleri ve boyutları vardır. Ancak, bugünkü meselemiz artık ne siyasal Siyonizm ne dinî Siyonizm ne Hristiyan dünyasının Mesih inancının yansımaları ne evanjelizm ne vadedilmiş topraklar söylemi ne Amerika ile İsrail'in Ortadoğu’daki karşılıklı menfaat ilişkisi ne İsrail’in güvenliği ne Siyonist yerleşimcilerle Filistin’e dayatılan işgal konusu, ne Gazze şeridinde olduğu söylenen enerji yataklarıdır ne bölgenin jeopolitiği, ne de küresel sermayenin Ortadoğu ve Gazze hayalleridir. Bunları tek tek halletmeye fert olarak bizim gücümüz yetmez, yetmiyor da zaten.
Fakat Gazze’deki bugünkü durum başka bir hale evrilmiştir. Konu artık Gazze’deki insanlık dramıdır. Emsali bulunmayan bir çocuk katliamıdır. Bir takım bahanelerle, günümüzde Gazze'de yapılanlar; ahlâksızlıktır, vicdansızlıktır, insanî tutarsızlıktır, merhametsizliktir, soykırımdır. Gazze’deki savaş İsrail ile Hamas’ın savaşı değil; artık bir “örgütlü kötülük hali” ile “masum ve mazlum bir halkın” savaşıdır. Hatta, ortada adeta “örgütlü kötülük hali” ile “saf insanlığın” savaşı var.
Buna ne evrensel insanî değerlerin ne de dinî değerlerin müsaade etmemesi lazımdı. Meselenin bir tarafında kötülüğün timsali, adeta delirmiş bir İsrail idaresi vardır. İsrail merhametsizliğin, vicdansızlığın, akılsızlığın tecessüm ettiği bir terör devleti olarak idare ediliyor. Hak, hukuk tanımıyor. Bu devleti yönetenler zeki olabilirler; ama akıllı değiller. Kimsenin düşünemeyeceği operasyonlar yapmak çok zekice olabilir; ama masum insanları, çocukları, kadınları hayasızca katletmek akıllı kişi kârı değildir. Bu vahşi, insanlık dışı fiiller kısa vadede onların hedeflerine hizmet eder gibi görünse de; orta ve uzun vadede bir bumerang etkisiyle gelip kendilerine dönecektir, kendilerini top yekün mahvedecektir. Bunu anlamalılar. Batı dünyası 45 kilometre karelik bir vatan toprağında 2,5 aydır, 77 gündür çoluk çocuk demeden katledilen 20 bini aşkın insanın, yaralanan 55 bin kişinin halini, bu gayri insani durumu, vahşeti, işgali ve tecavüzü oturduğu yerden sadece seyretmektedir. Ne acıdır ki İslam dünyasının bir kısmı da, uzak doğunun, Afrika’nın bir kısmı da seyretmektedir.
Batı medeniyeti denilen beşeriyet dairesi, biraz önce değindiğimiz siyasî, tarihî, ticarî yaklaşımlardan insanî, vicdanî bakışa geçememiştir. Biz medeniyetimizin merkezinde Allah vardır, sevgi vardır, adalet vardır diye biliriz. Batı medeniyetinin merkezinde ise insan vardır, diye bir retorik söylem vardı. Bugün artık ayan beyan tekrar tescil edilmiştir ki; Batı medeniyetinin merkezinde "insan" bile tam olarak yokmuş; bu medeniyetin merkezinde hâlâ mazlum milletlerin kanı, menfaat ve beşeri güce tapınma sevdasının kök saldığı görülüyor, bu bizi yaralıyor. Ayırt etmeksizin Çocuk öldürmenin izahı yoktur çünkü. Halen de kendilerini arındıramadıkları, fabrika ayarlarının sürdüğü, default değerleriyle Gazze’ye baktıkları müşâhade ediliyor.
Gazze’deki duruma baktığımızda, Türk Kurtuluş Savaşı şartlarında söylenen İstiklâl marşımızın bazı kıtalarının adeta burayı tarif ve tasvir ettiği görülüyor. Ne diyor Mehmet Akif:
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Bunlar, Gazze’deki fiilî durumu ve insanları tasvir etmiyor mu? Bu gözle ve duyuşla okunduğunda marşımızın şu kıtaları Gazze’yi ve Gazze kahramanlarını da anlatmıyor mu?
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım
Her cerîhamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Peki bizim duruşumuz nedir? Bizler Gazze konusuyla ilgili neler yapıyoruz? dersek:
Öncelikle Gazze’de Gazze halkının şahsında, insanlığa karşı; vicdansızca, merhametsizce, hukuksuzca, ahlaksızca, soy kırım suçu işleyen, insanlığa karşı terör ve tedhiş içinde olan, devlet terörünü adeta bir hak olarak gören, zalim İsrail devletini, onun zalim yöneticilerini, zalim askerlerini, zalim Siyonizm mümessillerini, en şiddeti bir şekilde, en samimi bir şekilde kınıyoruz, telin ediyoruz.
Duruşumuz; amasız, fakatsız, lakinsiz, Gazzeli kardeşlerimizin yanında olmaktır. Onlarla en yüksek duygular içinde dayanışma içindeyiz. Onlar için dua ediyoruz. Onlar için gözyaşı döküyoruz. Burada 12 ay, 365 gün boyunca yüzen arkadaşlarımızla bu duygular içinde, onlar için kulaç atmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Bunlar yeter mi, tabii ki yetmez.
Başta Kızılay olmak üzere ayırt etmeksizin sahaya yakın tüm sivil toplum örgütlerine düzenli olarak parasal yardımlar yapıyoruz. Bu vesileyle aşımızı Gazzeli kardeşlerimizle paylaşıyoruz. Sizler de paylaşın!
Bu katliamı yapanlara maddî ve moral destek sağlayan şirketlerin ürünlerini kullanmıyoruz, onları şiddetle boykot ediyoruz. Boykotun azı çoğu olmaz. Siz de katılın, siz de destek verin. Rahatınız, konforunuz biraz bozulsun; olsun ama hiç yoksa durduğunuz yeri belli etmiş olursunuz.
Gazze ile ilgili toplantı, yürüyüş, panel, basın açıklaması, konser, anma programı gibi bütün etkinliklere amasız ve fakatsız olarak katılıyoruz. Sosyal medyayı kullanıyoruz, tepkilerimiz ve desteğimizle görünür olmaya çabalıyoruz. Yükselen bu seslerin daha da yükselmesine katkı sağlıyoruz.
Gazze’nin 2,5 aylık serencâmı sonucu olarak görülmüştür ki;
İsrail ve onun yardakçıları ve destekçileri günden güne yalnızlaşıyor. 7 günde elde edeceklerini düşündükleri zaferin, 77 günlük bir hezimete dönüşümünü seyreden İsrail bir moral çöküntüsü içine girdi. Kendi vatandaşları bile İsrail’i terk etmeye başladı. İsrail devleti, savaş istemeyen iç muhalefetine direnemez hale geldi. Tarihlerinde ilk defa Yahudilerin bir kısmı olup bitene sessiz kalmadı; onlar da artık Siyonist bağnazlığa ses çıkarmaya başladı. İlk defa propaganda savaşını Yahudi İsrail kaybetti. İsrail’in ve Amerika’nın yenilmez bir güç olmadığı anlaşıldı, anlı şanlı çelik kubbenin yıkılamaz olmadığı anlaşıldı. Gazze direnişi insanlık için bir umut oldu! 20 bin kişinin boşu boşuna toprağa düşmediği görüldü. Öyle bir noktaya gidiliyor ki, Gazze’de bir mazlumun hayatına batıda, doğuda yüzlerce yeni Müslüman! Adeta Gazze bir ölüyor; ama bin doğuyor. Bu savaşın sonunda insanlığın yeni bir evreye gireceği anlaşıldı. Batı medeniyetinin ahlâk, vicdan ve insaniyet namına sürdürülebilir bir medeniyet olmadığı tescil edildi. Bu bağlamda, Batının bizi kendince tanımlayıp, öteki bir yere yerleştirip, şiddet uygulamasını da reddediyoruz!
Gazzelilerin duruşu, savaşı ve ölümü karşılayışı, Batıdaki vicdan odaklarına tesir etti. Kucağında vefat eden yavrusuna sarılarak, tevekkül ve teslimiyetle Allah’ına sığınan ve hâlâ şükreden anaların hallerine kayıtsız kalmayan, bu durumu hayretle ve takdirle anlamaya çalışan insanlar var Batıda. Bu odaklar Batının aklı selim vicdan kırıntılarıdır. Biz onların duruşunu da takdir ediyor, onlarla da duygu birliği içinde dayanışıyoruz.
Birleşmiş Milletler Sekreteri Antonio Guterres’e sesleniyoruz, Güvenlik Konseyine sesleniyoruz, İslam Konferansı Örgütüne sesleniyoruz, yeter artık daha ne bekliyorsunuz, Amerikan Devletine sesleniyoruz, bu kadar kan dökülmesi sizi ikna etmedi mi? Gazze Kasabına sesleniyoruz bu kadar kana doymadın mı? Yeter artık, yeter.
Şunu da ifade etmeliyiz ki;
Bizim Allah’ımız Rahman ve Rahimdir. Bizim Allah’ımız nasıl cemal esmalarının Rabbi ise celal tecellilerinin de Tanrısıdır. Gazze’ye zulmedenler unutmasınlar ki; Kahhâr, Cebbâr, Hâfıd, Vekîl, Müntakim, Sabûr olan, gereğini er ya da geç yapacaktır. Gazzeli çocukların, kadınların, masum ve mazlumların kanı yerde kalmayacaktır. Gazze’de tüyü bitmemiş bebelere ve çocuklara bu cehennemi yaşatanlar, aslında kendi cehennemleri ateşine taşıdıkları odunların farkında değildirler.
Bütün dünya görsün artık; Siyonizm’in, Siyonist ideolojinin insanlığı getirdiği nokta Gazze zulmüdür. Siyonizm’in insanlığa verebileceği Gazze’de döktüğü kandan başka bir şey değildir. Antisemitizmi nasıl reddediyor ve kınıyorsak, Siyonizm’i de kınıyoruz.
Biz açık su yüzücüleri son olarak diyoruz ki;
Kulacımız, rüzgarımız, nefesimiz
Umut ışığıdır sessiz menzilimiz
Vicdanlar mı yiten, yoksa kalpleriniz
Gazze’nin çocuk sesine seferimiz.
Türkçesini anlamayanlar için tüm dünya duysun ki;
Our stroke, our wind, our breath
Our silent destination is the light of hope
Are consciences lost, or your hearts
Our expedition to the child voice of Gaza
Ey Gazze yanındayız! Selam olsun sana, selam olsun direnişine!
Ey Gaza, we are with you! Salam to you, Salute to you, and your resistance!
Sarayburnu Fatihleri adına
Mustafa Sinan YARDIM